Kategoriler
Genel

Pazarlık Yapmanın Sırrı; Keçi gibi İnatçı mı, Kuzu gibi Uysal mı?

Pazarlık yapmayı sevmeyen birisiyim. Herkes benim dediğime tamam dese dünyanın en mutlu insanı olurdum.Ama ne yazık ki hayat böyle değil.

Araştırma ve gözlemlerimden şunu öğrendim;

İşiniz dolayısıyla pazarlık yapmıyorsanız bile, evde çocuklarla ve hanımla, veya  en azından bakkal çakkalla bile ister istemez pazarlık yapmak durumunda kalıyorsunuzdur.

Hafta içerisinde Arda yazmıştı, Çinliler çok pazarlıkçı ve keçi gibi inatçı diye. Sayın Uğur Özmen ‘Müzakere‘ başlığı altında pazarlık sürecinin psikolojik ve matematik gerçeklerini bir dizi halinde yazıyor ve kendi başından geçmişlerden de örnekler ile süslüyor.

Bu sayfayı okuyan çoğu insan ev almak veya satmak için pazarlık yapmış veya yapacaklardır. Pazarlık yaparken karşı tarafı gebertmenin esasında 2 taraf için de kötü olduğunu vurgulamış Uğur bey. Tamamen katılıyorum.

Karşınızdakinin sizi kuzu, kendisini kurt gibi gördüğünü hissettiğiniz an pazarlık yapmamanız gereken bir ortamda olduğunuzu unutmayın ve hemen oradan çıkın.

Tabi bir de biz Türklere özgü gurur meselesi var; pazarlık yaparken amacınızı iyi belirleyin, karşınızdakinin kaybetmesi sizin kazanmanız anlamına gelmiyor! Özellikle pahası yüksek ve güven olması gereken alım satım işlemlerinde pazarlığın 2 tarafın da mutlu olacağı şekilde sonuçlanması gerekiyor. Eğer amacınız ve öncelikleriniz belliyse, gururunuzu unutun ve amacınıza ulaşın.

İşiniz bitene kadar ayıya dayı demeniz gerekebileceğini de unutmayın!

Başınızdan geçmiş iyi veya kötü bir pazarlık hikayesi var mı?

NOT: Bu yazdıklarım KUYUMCULAR için geçerli değildir, hepsine kılım; bütün işleri kazık atmak 🙂

“Pazarlık Yapmanın Sırrı; Keçi gibi İnatçı mı, Kuzu gibi Uysal mı?” için 4 yanıt

En güzeli pazarlık yok demek galiba ya. Pazarlık yaparken terliyorum, kızarıyorum…

Bence bir ürünün fiyatı ile ederi farklı şeyler. Pazarlığı ederi olduğuna inandığımız tutara kadar yapmalıyız. Bazen insanların zor durumları olabilir ancak bundan suistimal ederek ne de olsa sıkıştı vurayım kafasına alayım ucuza dersek olmaz, iş olarak olsa da bence gönülen olmaz.

"Dinle hiç ilgili değildir vicdan…"

2001 yılıbda krizden 2 gün önce 🙂 satma niyetim olmadığı halde yaşlı bir amcaya 11.000 TL ye kapısını bile açmadan Astra Cupe arabamı sattım.Siyah bir poşette parayı önüme koymuştu.Hiç pazarlıksız hayatımda görmediğim bir şekilde yaptığım satışa kendim bile şaşırmıştım.Günlerce aynı arabadan bulabilmek için gazete ilanlarına baktım.Bir gün istediğim oldu ve Gazetede kendi arabamın satıldığını gördüm aradım geri almak istediğimi söyledim aynı paraya vermediler 12.500 Tl istediler .4 ay geçmişti .kafama taktım alacaktım geriye.Ben de bir kaç gün sonra arkadaşım Yalçın'a arattım.Ona 11.000 dediler, şüphelendim .Birkaç gün sonra bir bayan Yalçın'a geri dönüş yaptı 10.000 Tl ye vereceğiz arabayı dedi.Ben de Yalçın'a 8.000 teklif et dedim .Kabul ettiler.Sonra Yalçın'a ara parayı denkleştiremedim de dedim.Sonra Ben aradım bana da 8.000 dediler.7.000im var olur mu dedim kabul ettiler.Hayatımda yaptığım tek pazarlık bu olmuştu.Bir şey alırken fiyat sormak bile aklıma gelmez normalde.Sonradan öğrendim ki Amca Vefat etmek üzereymiş ve 2.eşi elindeki herşeyi nakite çevirmeyi düşündüğü için bir çok şeyi böyle satmış.Zaten arabada benim üzerime olduğu için de sorun yaşamamıştı.Hayattta hiçbişeyin değeri etiketindeki gibi değil bence.Değer sadece sizin ne kadar istediğinizle orantılı.İlter Başeğmez Amca'ya rahmet diliyorum.Bu arada hala aynı arabaya biniyorum ve bir türlü değiştiremiyorum 🙂

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.