Kategoriler
Genel

Cuma Günü Milliyet Alır mısınız Lütfen?

Bu cuma, 19 Mart, Milliyet gazetesinin Emlak ekinde İzmir Gayrimenkul piyasasını değerlendiriyorum, sanırım; sanırım diyorum çünkü eğer yazı çıkmazsa rezil olma ihtimalim de var tabi!

Eğer yazı makaslanmamışsa değindiğim konular;
– İzmir’de yatırım yapılacak yerler ve sebepleri
– İzmir’deki markalı projelerin şehire katkısı
– İzmir’deki alıcıların beklentileri

İnşallah yazı çıkar da yorumlarınızı burada alırım.

Kategoriler
Bornova Genel

Ev Satmama Sanatı – 3 (Bir kayıp Müşterinin İtirafları!)

3-5 ay önce meraklı bir çift ile e-tanışmıştım. Kendilerini hiç görmedim ama çok mesajlaştık. Sanırım Palmiye Park’a 1-2 kez gelmişler ama karşılaşamadık. Sonunda ne yaptılar ne ettiler Palmiye Park‘lı olmadılar. Ama ben yine de kontağı koparmadım; çünkü projelerimde görmek istediğim ailelerden kendileri. İnşallah 6 sene sonra gelecekler benim yaptığım projelerden bir tanesine.

Evin hanımı Ayşe; ne iş yapar bilmiyorum ama çok başarılı blogları var. Evin beyi Erhan. Onun hakkında daha detay vermiyorum, kendisi biliyor sebebini :)!

Ayşe ve Erhan’a niye Bornova’yı seçtiklerini sormuştum. Ayşe öyle bir cevap yazmış ki, bundan sonra Gaziemir’den ev satmamın 1. ve 2. çabalarımdan daha da zor olacağını hissediyorum. İnşallah yine yanılırım. Yazıya dokunmadan yayınlıyorum. Uzun bir yazı ama Ayşe çok akıcı ve görsel yazdığı için uzunluğu anlaşılmıyor. Yazının sonunda bir sorum var size, lütfen sonuna kadar okuyun;

Neden Bornova’dan Ev Aldık: 3 Sebep!



Sevgili Emlak Gurmesi okurları, biz ev alma maceramızda Bornova taraftarı olmuş ve bu uğurda Bornova’da bütçemize uygun ev ararken heba olmuş bir aileyiz.

Bornova’ya 8 yıl önce üniversiteyi kazandığımda taşınmış ve bu karmakarışık ilçeye daha ilk gördüğüm anda vurulmuştum.
Öğrenciliğimden bu yana yıllar geçti, derken işi Bornova yakınında buldum, kocayı Bornova’da buldum, geriye kocayla beraber Bornova’da bütçemize uygun alabilecek bir ev bulmak kalmıştı.

Bornova piyasasındaki, bizim istediğimiz kriterdeki ev fiyatları bizim gibi yeni evli bir çifti fazlasıyla aşıyordu. Sıfır binalar 250binlerde geziyordu, bizim verebildiğimiz rakamlaraysa hayvan bağlasanız durmayacak evleri gösteriyordu emlakçılar.

Bornova aşkımı bir tarafa bırakıp, kocama dedim ki, gel Izmir’in ucuz yerlerinden ev bakalım. Mesela her yeri inşaatla dolu Yeşilyurt’tan veya Gaziemir’den veya Girne’den.

Işe uzaklık ve yaşlıların ağırlıkla o bölgede yaşaması sebebiyle 🙂 Karşıyaka bölgesi bizim için elendi. Bize göre fazla sosyetik, fazla gösterişli ve fazla uzaktı. Biz, yaşayabileceğimiz, güvenli, temiz ve ufak da olsa MERKEZİ BİR KONUMDA yer alan bir ev arıyorduk. Karşıyaka bizim merkez tanımımıza uygun değildi. Ismini çizdik, “otur sıfır”
dedik.

Yeşilyurt kaldı geriye. Her ne kadar eşimin servis güzergâhında yer alsa ve ev fiyatları 3+1 jakuzili süper lüks dairelerde 120-50bin liralardan geçse de, içim ısınmadı. Bornova’da yaşamış bir bünyenin Yeşilyurt gibi bir semte alışması imkansız olmasa da çok zor. Jakuziyi severim, ancak evimin aşağısında yaşam akmıyorsa jakuziyede sıfırı veririm dedim.

Sonra bir sürü başka ev gezdik kekomançi emlakçılardan. Evler görünüşte eksiksiz! Arakat, kocaman mutfaklı, ankastreli, laminantlı, amerikan kapılı, ebeveyn banyolu, çift balkonlu, büyük, asansörlü…
Aklınıza ne gelirse var. Ancak bir gün benim bey, “Iraz bu evde tanımlayamadığım bir soğukluk var.” dedi. Akabinde ben evde her şeyin aslında “görüntü var ses yok” kıvamında olduğunu, mutfak dolaplarının kapakları elimde kalınca anladım.

Geriye kaldı Gaziemir. Gaziemir’de baktığım evlerden ilk bakışta beğendiğim, samimi söylüyorum Palmiye Park oldu. Tesadüfen internet reklamlarından ulaştığım sitenin minimal konseptine bayıldım. Benim gibi müdüründen izin istemeye utanan bir insan, o ilanı gördüğü gün öğleden sonra izin alıp, Gaziemir dolmuşunda aldı soluğu. Kafaya taktım, çok düşük fiyatlı 2+1 ler sunması, güvenlikli olması ve ana caddeye yani servis güzergahıma yakın olması sebebiyle burası benim evim olacaktı. O kadar emin gittim örnek daireyi gezmeye.

Çok da beğendik eşimle beraber. Hatta o benden daha çok taraftar oldu, Torbalı’daki işine yakın olacak diye.

Serdar Bey’e de çok kapris yaptık. Düşünsenize, kıl bir inşaat mühendisi benim kocam ve her şeyi sorgulayan uyuz karısı. Her gün başka soru sorduk Serdar Bey’e, utanmadan projeyi bile softcopy olarak göndermesini istedik. Yılmadı uğraştı bizimle, teşekkür ediyoruz Serdar Bey.

Palmiye Park’la yollarımızı ayıran, benim geleceği düşünerek çocuk yaptığımda iş yerime uzak olmama fikri oldu zira Gaziemir benim iş güzergahıma çok tersti, tamamen kişisel bir durum yani. Buna rağmen tüm akrabalarıma telefon açıp PalmiyePark’ın fotoğraflarını gönderdim, uzun uzun tartıştık telefonlarda ama işimden Gaziemir’e süren 1buçuk saatlik servis hattı yüzünden eledim orayı. Itiraf ediyorum arabam olsaydı belki şu an orada oturuyor olabilirdim 😉 Çünkü Izmir’de 2+1, sıfır, iyi bir kaliteye sahip, güvenlikli ve Palmiye Park’ın fiyatlarıyla ev bulmak imkansız gibi bir şey.

Bu kadar yorgunluktan sonra işime en yakın semt olan Bornova’yı yuva kurma yeri olarak seçtim. Sonunda kafamıza göre kompakt bir ev de bulup aldık. Neden mi?

1. Bornova yaşayan, her saat hayatın devam ettiği ve ihtiyaç duyabileceğiniz her şeye sahip bir ilçe.

Bornova’da sokaklar akşam 7’den sonra doludur. Sokaklarda köpek gezdiren bezgin insanlar yerine, cıvıl cıvıl yaşayan bir topluluk vardır.

Gece canınız dondurma mı çekti, en geç saatlerde bile mutlaka size yakın bir market açıktır. Büyük marketleri, Tansaş’ı Kipa’yı geçtim, küçük marketlerin çoğunun 7/24 aktif olduğu bir yerdir Bornova.

Aklınıza gelebilecek her türlü dükkanı/esnafı bulabileceğiniz bir yerdir Bornova. Hayatıma yeniden bir şeyi onararak kullanma kavramını sokandır. Şemsiye tamircisinden yufkacıya, ev yemekçisinden aktarına, çiğ kadayıf ev eriştesi satandan, ev baklavasına… ve hatta kırmızı sünnet konvoy arabasına bile ulaşabileceğiniz yerdir. Kamyonet mi gerekti, Meydan’da kamyoncular olur. Tansaş’ın fiyatları pahalı mı geldi, Kipa vardır.

Canınız Park mı çekti, Büyük Park’ta Portakal Kafe’de ağaçların altı vardır. Sıkıldınız, yeni evlenen arkadaşınıza hediye alacaksınız, Forum Bornova ve Ikea hizmetinizde. Oradaki kalabalık yordu mu? Süvari Caddesi’nde Rezine Kafe’de kahve keyfi yapmak var.

Geçerken Küçük Park’a inip öğrenci günlerinden kalma bir alışkanlıkla Üniversite Börekçisi’nden kaşarlı poğaça alıp, dönerken Arzu Kuaför’de saçları kestirip, gitmişken 525 Bar’da bir bira içip, akşam yemeğini Antepli Ramazan Usta’da yemek var. Sabah kalkıp yüksek lisans derslerine Edebiyat Fakültesi’ne on dakkada yürürsünüz. Gece 12 seansına Forum Bornova’ya sinemaya gidebilirsiniz. Sabaha karşı açık bir çorbacı bulup çorba içebilir, sabah 6’da hiç kapanmayan börekçiden tost yiyebilirsiniz.

Tüm bunları yaparken rahatsız edilmezsiniz, kimse tip tip bakmaz, yadırgamaz.

Bunların yanısıra, yürümeyi seviyorsanız ve bizim gibi aracınız yoksa, yürüyerek her yere ulaşma imkanını size sunan ve bünyesinde ÜNİVERSİTE bulunan bir yerden bahsediyorum size. Ege Üniversitesi Hastanesi’nden hiç bahsetmedim bile. Hanginizin evine beş dakika mesafede bir Üniversite Hastanesi var?

2. Metro Bornova’da !

Yeterli bir sebep değil mi diyorsunuz? Siz galiba hiç sabah trafiğinde çevre yolunda beklemediniz! Bornova Metro’yu kullanarak yaşıyoruz biz.
Eşim metro canavarı benim. Çabucak Hatay’a mı gitmek istiyoruz? Millet yukarıda trafikte radyo kanalı arayadursun, biz metroda onbeş dakikada varıyoruz.

Ulaşım dağıtımının da metro istasyonlarından yapıldığını düşünürseniz, ve Izmir’de trafiğin giderek arttığını benim gibi gözlemliyorsanız, metroya yakın olmanın ne derece önemli olduğunu göreceksiniz.

3. Kişisel Sebepler

Tüm bu avantajların yanısıra, iş yerime yakın olması, Otogar’a yakın olması, haftada 3 kez pazar kurulması ve bu pazarlara Izmir’in hiçbir yerine gelmeyen köylülerin gelmesi. Şehir merkezinde oturmama rağmen her hafta organik olarak taze taze beslenip, şevket-i bostan’dan ebegümecine, taze balıktan çiğ zeytine ulaşabilme imkanı. Her hafta pazarda aynı köylülerin muhabbetini dinleyip, dönüş turunda bir sümbül soğanı, limon fidesi alma imkanı. Yoksa siz hala GDO’lu, yıkanmış ve doğranmış market sebzelerini mi tüketiyorsunuz?

Uzun bir yazı oldu, iyi günler dileyeyim ben artık.



Ayşe’nin öncelikleri sizinkilere benziyor mu? Bornova sizce de bu kadar yaşanılası bir yer mi??

Kategoriler
Genel

Kırılma Noktası, Kıvılcım Anı (Tipping Point)!

Malcom Gladwell’in ‘Tipping Point’ adlı kitabında çevremizde bir anda yayılan olayların nasıl ve niye bu kadar hızlı yayıldığını anlatılıyor.
Bu kavramın suç oranını düşürülmesi, gençlerin sigarayı başlamaması veya bırakması vs… gibi konularda nasıl kullanıldığını veya kullanılabileceğini açıklıyor.
Bir olay veya düşüncenin domuz gribi gibi yayılabilmesi ve kitleleri etkisine alabilmesi alabilmesi için 3 faktör belirlemiş. Çok kısa şekilde sigara kullanma örneği ile bu faktörleri şöyle açıklıyor;
1. Law of the Few – Azınlık Kuralı: Ortaokuldayken sigara içen 2-3 kişiyi herkes bilirdi. Diğer arkadaşlarımıza göre daha ergen görünümlü bu çocuklar daha asi ve cool sanılırdı. İşte bu çocuklar Gladwell’in değimi ile Inventors, yani öncülerdir. Öncüleri daha kabul görür hale sokan connectorlar, yani bağdaştırıcılar, salesmen, yani pazarlamacılar, ve mavens, herşeyi bilenler vardır. Orta 1’de sigara içen 3 kişiyi herkes bilirken, pazarlamacılar ve herşeyi bilenler sayesinde lise sınıflarına gelindiğinde sigaray içmeyen 5 kişiyi herkes bilir hale gelir.
2. Stickiness – Yapışma Kuralı: Sigara içmenin gençlere verdiği asilik ve cool imaj mesajı o kadar güçlüdür ki, sigara içme kavramı bu sebeple yapışır kalır. Modası geçmez. Yayıldıkça yayılır.
3. Power of Context – Ortamın Gücü: Bir noktadan sonra gençler arasında sigara içmek kavramı normalleşir ve imaj değeri düşer.
İşte sigara kullanımının kırılma noktası kavramına göre açıklaması böyle yapılmış. Sigara kullanımının azaltılması için Gladwell’in önerisi de sigarayı özendiren, yapışmasına sebep olan ve ortam gücünü yaratan faktörlerin bir bir ele alınması; yasaklama yerine, nikotin miktarlarının düzenlenmesi vs…

Kitabı açıkladığı güncel kavramlar sebebiyle çok beğendim; niye bazı şeyler aniden moda oluyor, örneğin Selim Kaptan‘ın açtığı her restoran/bar niye tutuyor, İstanbul’daki stüdyo ve 1+1 dairelere olan merak, facebook veya twitter gibi 1-2 sene önce hayatımızda olmayan kavramların şimdi nasıl günlük hayatımıza girmiş olması gibi…

Kategoriler
Genel

İzmir’in En Küçük En Pahalı Evleri! Siesta 3

Başlık kıskançlık hislerimle biraz sert kaçmış olabilir!

Bugün, cumartesi, Soyak Siesta‘yı ziyaret ettim. 1 haftadır SMS ve emaillar ile Siesta 3. etabın kaçırılmaması gerektiği ile ilgili mesajlar alıyordum. Saat 1 gibi Siesta satış ofisine gittim ve yarım saat boyunca şu sebeplerle kıskançlıktan çatladım;
Otoparkta yaklaşık 25 araba vardı; en kötü araba Honda’ydı. Satış ofisinin içerisi tıklım tıklımdı. İnsanlar temsilciler ile görüşebilmek için sıra almışlar bekliyorlardı!. Ofise girdim, yarım saat dolaştım, bakındım, bir kişi bile bana hoşgeldiniz ama niye geldiniz bile demedi. Yaniiiii, nasılsa müşteri dolu, ilgiye alakaya gerek yok!
1+1 dairenin 16 m2 lik salonunda 3 kişi sıkış tepiş dolaştıktan sonra, 2+1 örnek dairenin içerisine girebilmek için içerideki 5 kişinin çıkmasını bekledim. Sadece 1 kişinin girebildiği 5 m2 lik mutfak şaka gibi ama bekar birisi için çok kullanışlı.
Satış ofisinde bangır bangır çalan Michael Jackson şarkıları sanki ‘bakın ne zaman öleceğiniz belli olmaz, alın şu evlerde bir iki tane, kurtulun maddi ağırlığınızdan’ der gibiydi.
Satış temsilcileri çok şık ve zarif giyinmiş hanımlar ve baylardı. Evlerin özelliklerinden çok site güvenliği ve otoparklardan bahsettiler.
Fiyatlar 3000 TL/m2 nin üzerinde. Alsancak’taki rezidanslar hariç İzmir’de daha pahalı 1+1 ve 2+1 dairelerin olduğunu sanmıyorum.
Soyak haricinde kimsenin bu fiyatlara satamayacağı hap kadar ve pek de matah olmayan bir bölgedeki dairelerin İzmir piyasasına renk ve çeşit kattığını düşünüyorum.
Örnek daireleri dolaşan orta yaşlı çiftler evlerin küçük olmasından yakınırken, yaşı ilerlemiş çiftler küçük salon ve mutfaklara daha olumlu bakıyorlardı. Sanırım belli bir yaştan sonra mekanın büyüklüğünden çok kullanışı daha önemli oluyor.

Kategoriler
Genel

Milliyet’te İzmir hakkında Konuşuyoruz!

Haftaya Milliyet‘in Emlak ekinde İzmir hakkında bir ton şey yazıcam. Hangisi çıkar bilmem ama değinmemi istedikleri konular şunlar;

İzmir’in gayrimenkul piyasası değerlendirmesi, 
Şehirin prim yapan lokasyonları, 
İzmir’de inşaa edilen marka konutlar, 
Marka konutların “İzmir kenti” markasına kattığı anlam ve değerler, 
İzmir’in markalaşmasında özellikle son yıllarda yapılan markalı konutların katkısı, 
İzmir’de kent hangi yöne gidiyor? Gelecek vaad eden lokasyonlar nereler? Niye?
Turizm açısından İzmir ve ilçelerinin markalı konutlarla ilişkileri 
Fiyatlar, inşaat ve metrekare fiyatları …
Bu konulara katabileceğiniz yorum ve bilgilerinizi acilen bekliyorum.
Teşekkürler.
Kategoriler
Genel

Emekliliğinizi Nerede Geçirmek İstersiniz?

İzmir’e emekli şehri diyorlar. Yaş ortalamamız da hızla yükseliyormuş. Son 10 yılda İzmir’in yaş ortalaması 28’den 32’ye çıkmış; Türkiye ortalaması 28.
İzmir’li gençler nerede yaşamak ister konusunu daha önce incelemiştik. Ama 2. baharını geçireceklerin tercihlerine pek değinmemiştim; Urla Darüşşafaka hariç!
Emlak Kulisi‘nde emekliliğini planlayan okuyuculardan zaman zaman yaşamak istedikleri yerler ile ilgili sorular gelmekte.
Eğer ben 2. bahar yaşam yerimi seçiyor olsaydım şunları düşünürdüm;
Birincisi, hayattan kopmak istemezdim. Sakin, yeşil, temiz havalı ve huzurlu olsun ama yine de ulaşabileceğim yakınlıkta sinemalar, restoranlar, alışveriş merkezleri vs… olsun isterdim.
Hastaneye yakınlık kesin. Allah korusun ve muhtaç etmesin ama 2. baharda düşünmek gerekiyor.
Yeşil ve böcekle pek işim yok, tamir işini de pek sevmem; ama 2. bahar evimde çevremde olsun bunlar ama ben bakmıyım isterdim. Belki bir köpek alırdım.
Yalnız kalmayı severim ama geceleri ıssız bir evde yalnız kalmaktan korkarım; konu komşu olsun yani.
İzmir’de bu tanımlarıma uyan Urla, Güzelbahçe, Liman Reis ve Çeşme var. Hangisini seçerim henüz bilmiyorum ama daha vaktim var.
Siz nasıl bir ev ve yaşam isterdiniz? İzmir’de kalacaksanız, hangi bölgeyi düşünürdünüz?

Kategoriler
Gaziemir Genel

Ev Satmama Sanatı – 2

Umarım alışkanlık yapmaz ama bir ev daha satmamayı başardım! Hem de daha da keyifle!!

Çok sevdiğimiz bir müşterimizin çok sevdiği bir tanıdığı Gaziemir’de ev sahibi olmak üzereymiş. Müşterimiz hemen tanıdığını bize yönlendirdi. Bu noktadan sonra Müşterinin adı Ali, arkadaşının adı Veli olsun çünkü sıkıcı bir yazı olacak diğer türlü.


Veli, Gaziemir merkezde 3+1 brüt 155m2 bir daire beğenmiş. El sıkışmış, krediye başvurmuş, ve bu noktada babası kadar yakın Ali beyi arayıp danışmak istemiş. Ali bey de Veli’yi acilen bize gönderdi. Veli yanında merkezdeki evi satan emlakçı arkadaşla beraber geldi.

Evleri dolaştılar, Veli tabii ki çok beğendi bizim evleri 🙂 Ama ne yazık ki Veli’nin bütçesi bizim dairelere yetmedi. Problem burada başladı. Veli’nin aklı bizim dairelerde kalınca el sıkıştığı ve bütçesine çok daha iyi uyan ve daha büyük daire konusunda şüpheye düştü.

Bugün Veli’nin şüpheye düştüğü daireye gittim. Daire sahiden kocaman, malzeme seçimleri kalfa işi, yatak odaları ışıklığa bakıyor ama mutfak ve salon çok ferah. Evin en önemli artısı fiyatı ve Veli’nin ailesi için çok iyi bir noktada bulunması. Veli’yi benim evimi değil ama merkezdeki evi alması için başkasının dairesini tekrar satmak zorunda kaldım. Bizim evlerden almaya kalksa bütçesi çok zorlanacak ve sıkıntıya düşecekti. Veli de sonunda ikna oldu ve rahatladı.

Veli’ye bugün daire satmadım ama ev sahibi yaptım gibi hissettim.

Darısı bizim dairelerimizin başına.

Kategoriler
Genel

Gurbetçileri Ev Sahibi Yapan Adam!

1 ay önce uzun bir telefon numarası gözüktü telefonumda; yine Bulgaristan’da mahsur kalmış, ailesinin yardım göndermediği zavallı bir kızın kontür isteği ile karşılaşacağımı düşünürken, kulağımda çok heyecanlı ve dinamik bir ses duydum. Hollanda’dan Tuncay adlı bir arkadaş Gaziemir ve diğer bölgelerdeki evlerimizi satmak istediğini söyledi. Kontür talebi yerine böyle birşey duyunca ben de biraz şaşırdım haliyle.

Tuncay beyin ilginç bir hikayesi var;
Tuncay eski bir bankacı. Şu an Hollanda’da yaşıyor ama ailesi halen İzmir’de. Girişimci bir ruh. Ne sebeple Hollanda’ya gitmiş bilmiyorum. Bugüne kadar kimsenin beceremediği birşeyi yapmaya çalışıyor; Gurbetçilerin kazıklanmadan ve dolandırılmadan Türkiye’de banka kredisi ile ev sahibi olmalarını olası kılıyor.

Tuncay’ın herkesden farklı yaptığı en önemli şey, gurbetçilere Denizbank ve Garanti aracılığı ile Türkiye’den konut kredisi kullandırabilmesi. Düşünürseniz banka için çok büyük bir risk var burada; eğer gurbetçi parayı ödemez ise banka gidip fellik fellik Hollanda’da adamı arayamaz! O yüzden de Tuncay çok seçici ve garantici olmakla beraber, bankaların da güvenini kazanacak kadar detaylı ve hatasız çalışıyor.

İzmir’de daha önce Gönen Metrokent konutlarında 36 adet konut satmış, bence çok başarılı bir rakam. İzmir’de portföyündeki tek proje şu an Palmiye Park. Çok yakında kendisi ile Çiğli ve Bornova’daki projelerimiz için de çalışacağız.

Elindeki projeleri Hollanda’daki vatandaşlara dağıtılan çeşitli konseptlerdeki dergilere reklam vererek, iki websitesi ve her ay düzenlediği fuarlar ile tanıtıyor. Dergiler gayet kaliteli ve fiyatlar da makul.

Gurbetçiler ona güveniyor çünkü Tuncay sadece çok iyi ve makul fiyatlı projeler ile çalışıyor. Müşterisini tanıyor ve hayal satmıyor.

İşi zor ve yoğun. Bir işte başarılı olmak için insanlara yardım etmeyi ilk hedef haline getirmek gerekiyor; Tuncay da bu girişimi ile bunu başarıyor.

Kendisinin yönetimindeki web siteleri;

Gözatmanızı öneririm.
Kategoriler
Genel

Bu Sayfada Yazılacak En Güzel Yazı!

Aylardır yalvarıyorum buraya yazsın diye! Benimle evlenmeye ikna ettim ama bir türlü Emlak Gurmesi’nde yazmaya ikna edememiştim. Sonunda oldu!

Daha önce bu sayfaya yazı yazan arkadaşlara ayıp etmek istemem ama, bu işi bilerek yapan ve genç yaşta Robb Report gibi sektöründe lider bir derginin başına geçmiş ama evlenince İzmir’e taşınmış kumru Banu’m bu güzel yazısı ile Emlak Gurmesi sayfasının kalitesini ulaşamayacağım bir şekilde yükseltiyor.

İşte Banu’nun aylardır beklediğim ve daha önce kendisine yönelttiğim iltifat ve suçlamaları cevaplayan yazısı burada;

Söz bende!
Sizler  onunla benden  önce tanışıyorsunuz. Ağustos 2007’de yazmaya başlamış bu blogda. İzmir’i didik didik etmeye söz vermiş taaa o zaman ilk yazısında. Bizim hikâyemiz 2008’de başlıyor. Geçen Kasım ayından beri de  kendi tabiriyle ‘evindeki’ kızım.  Gayrimenkulle ilgili anlattıklarına kadın faktörü katmanın daha çok tıklandığını fark eden gurmenin, yazılarında ara sıra bahsettiği karakterim. Evet o, benim. Tamam da anlattığı gibi biri değilim! Neden mi?
Bir kere, daha bir iki sene ev alma gibi bir planı olmadığını benden hiç saklamadı. (Bakınız 20 Ocak tarihli yazısına: “Banu duymasın ama daha bir iki sene ev almayı düşünmüyorum.” Ayrıca istediğimiz gibi bir ev bulana kadar bu evi değiştirmeyelim diyen de benim.  İlk okuduğumda bir şey söylemedim. Bu yazıyı Facebook’ta “İşte Banu’nun kızdığı yazı” diye post etmesine de ses etmedim. Baktım ki geçen gün yaptığım bir yoruma, “Bundan sonra senden daha çok bahsedeceğim” demiş, “Aman” dedim, “Sen bahsetmeden, ben edeyim. Bir içimi dökeyim de rahatlayayım!”
Nerden başlasam… Yazılarında “Ev seçerken son kararı kadınlar verir” fikrini savunan gurmenin tersine,  bizde karar benim iki dudağım arasından çıkmadı. Bu durum şu anki halimden gayet memnun olduğum gerçeğini değiştirmese de,  gurmenin tezi daha kendi yuvasındayken çürüdüJ Geleyim etrafındaki bütün evli kız arkadaşlarının gözlerini yaşartan,  “Evlenirken  yapmamanız gereken 10 şey” yazısına… Harika yazılmış, çok içten ve güzel bir yazı. Başından geçmeyen anlayamaz ne demek istediğini. Şimdi geriye dönüp baktığımda, o dönemde değil ama bugün bu maddelerin birkaçını çok iyi uyguladığını görüyorum. Ne demiş, “Renklere, mobilyalara, mumların kokusuna, yani anlamadığınız hiçbirşeye karışmayın.”  Benim de başta hoşuma gitmişti okuyunca da, tek başına vakit alıyor, yorgunluk veriyormuş. Ev tebriğine gelmek isteyenlere Serdar’ın niçin, “Daha bir senemiz var” dediğini bilmem anlatabiliyor muyumJ
Bu arada gurmenin stili yani konuştuğun gibi yazmak da özel beceri gerektiriyormuş.
“Hadi Banu bırak işte, burası blog. Rahat rahat yaz. Dergide yaptığın gibi cümleni geri dönüp okuma, virgüllerle, noktalarla uğraşmayı bırak” desem de içimden, başaramadım. Hatalı bir harfin basılma paranoyası burda da peşimi bırakmadı. Bu hissi özlemişim!
***“Gerçek ben”i sizlere takdim etme fırsatı sunduğu için gurmeye kocaman bir teşekkür! 
Kategoriler
Genel

Çıplak Fiyat Ne Demek?

Dün gazetelerde ‘Konutta çıplak fiyat sancısı’ başlıklı yazılar çıktı. Emlak Kulisi de bu konuya değindi. Yazının tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

Peki çıplak fiyat ne demek? Net/Brüt m2 oyunundan sonra biz müteahhitler yine ne şeytanlıklar yapıyoruz? Ev alacaklar yine kazıklanıyor mu?

Ben bu konuda bir kaç sene önce bir yazı yazmıştım ve ev alacakları son dakika gollerine karşı uyarmıştım!

Yapılacak şu; kağıt kalemi elinize alıp çok basit bir toplama çıkarma işlemi yapacaksınız;

Evin Satış Fiyatı: xxxxxxxxxx TL
Masraflar: xxxxxxxxxxx TL (Dikkat etmeniz gereken maddelerin tüm listesi için buraya bakınız)
Toplam Maliyet: xxxxxxxxxxx TL

Eninde sonunda satış fiyatında dahil olsa da olmasa da bu masrafları Ev Alacak olan kişi ödüyor. Olay sadece bir pazarlama taktiği. Fiyatını piyasadan daha ucuz göstermek isteyenler bu yola başvurabiliyor. Top tabii ki ev sahibinde; size verilen sözleşmeyi okuyup doğru soruları sormak gerekiyor.